Neden ÖTEKI MEDYA?
Anasayfa
Güncel
Medya Haberleri
Dosyalar
Medya`dan
Öteki Türkiye
Kültür-Sanat
Etkinlikler Takvimi
Linkler
ARŞİV
e-Posta
|
|
Umur Talu`dan mail
Veda yerine... Bir merhaba
Merhaba;
Size ancak buradan ve bu şekilde ulaşabildim.
Siz?
En az ve en azından bir kez yazmıştınız; belki de daha çok.
Ya o gün için beğendiğiniz bir yazı üstüne ya da tam tersine, eleştirmek
için. Bir bilgiyi iletmek için belki.
Belki de bir çok kez yazdınız. Muhtemelen, o tek mesajınızı veya hepsini
cevaplamaya çalışmışımdır; ama belki de cevapsız kalmıştınız.
Belki sadece bir kez okumuştunuz; belki “okurum”
olmuştunuz.
“Dipsiz Kuyu” diye bir köşeyi sanırım hatırlarsınız. Eğer “okur” idiyseniz,
mutlaka hatırlarsınız. Bilgimin, aklımın, yüreğimin yettiğince, ama hep
dipsiz kuyularda dolaştığımı da farkında olarak, sözcükleri, manaları orada
paylaşmaya çalıştım sizlerle.
Katıldınız, katılmadınız; paylaştığınız gün de olmuştur, paylaşmadığınız da.
Aynı fikir ve vicdan boyutlarında dolaştığımız da olmuştur; birbirimize teğet
geçtiğimiz de, apayrı yönlere yolculuk ettiğimiz de.
Ancak;
Hep bilmenizi istedim ki, orada ne yazılmışsa, içtendir. Şimdi mecburen
sadece burada yazabildiklerim gibi.
Sizin, hiç birinizin mesajlarını atmadım. Yıllardır dosya dosya birikti.
Neyim varsa önemli, onlara karıştı.
Bayrama, Dipsiz Kuyu, bazı başka sütunların da başına geldiği gibi,
kapatılmış olarak girdim. 16 yılımı, ama şurasında ama burasında, tam 16
yılımı geçirdiğim, bana çok şey katmış olan (sanırım benim de ona katkım olmuştur)
Milliyet’ten ay(ı)rıldım.
Koliler hazırladım; içine 16 yılı sığdırmaya çalıştım. Üç
gün boyunca, taşınabilmek için, kendimi adeta duvarlardan kazıdım. Kitap,
kupür, dosya, anı, sevinç, hüzün, öfke kolileri.
Bir koliye de sizleri doldurdum. Kimi koliler belki de uzun süre açılmamak
üzere bir depoya giderken, çocuklarımın resimleri gibi yanımda
getirdiklerimden biri de size aitti.
Bu mektup-yazı o yüzden ve o sayede.
. O yüzden; çünkü, yazarken sadece okuru önemsemeye çalıştım
ve onca yılın yahut belki de tek bir mesajlık dostluğun
ardından vedalaşamadık bile.
· O sayede; çünkü, şimdi yine bir gazete köşesindeki yazı
gibi “anonim bir adres”e yazarken, kolilerden, dosyalardan
çıktınız. Geçen gün, bu yıl, geçen yıl veya
önceki yıllarda attığınız mesajlarınız
size ulaşmamı sağladı.
Vedalaşamamıştık ya; bunu bir veda ve teşekkür
sayın.
Ama isterseniz, bir merhaba da sayın.
Bir “Dipsiz Kuyu” yazısında, nerede olursak
olalım, almayı ve açmayı kabul ettiğiniz sürece,
başka bir yol kalmasa dahi, yüreğimi bir şişeye
koyup denize bırakacağımı söylemiştim.
İşte o şişe!
Şimdilik, ancak böyle.
Belki, “okur”a bir borcum olarak (asıl borç sahipleri
bu
sorumluluğu göstermediği için), “Dipsiz Kuyu”nun
(ve başka bazı köşelerin de) neden kapatıldığını,
yüzlerce gazetecinin neden işinden olduğunu da açıklamalıydım.
Açıklayabilseydim keşke. Keşke, “sadece ekonomik
nedenler” sayabilseydim. Ama galiba işin özü şu:
“Dipsiz Kuyu” yazılarında da çokça dile geldiği
üzre, kriz sadece “ekonomik” değil. Siyaset-ekonomi-medya,
elele ve içiçe krizde.
Birbirlerini pohpohlarken, birbirlerini cilalarken, birbirlerinin
“insan ve vatandaş” üzerindeki tahakkümünü perçinlerken
kendi krizlerini derinleştirdiler.
Sadece temsil krizi, sadece para krizi, sadece etik krizi
geçirmediler; sinir krizi de geçirdiler. O sinir krizinin öfkesi de,
“istikrar tedbirleri” gibi, hepimize
fatura edildi. Yalanlar üstüne
kurulu bir piramit çökerken, altta kalanın da canı
çıkacaktı tabii.
Şimdi, “ekonomi” düzelsin diye, o muhteşem programdan
vazgeçilmiş olarak, Kemal Derviş’e sarıldık.
Sanırım (ve umarım) bu hükümette (şimdilik) aklı
yerinde olan tek kişi de o.
Ne var ki, yukarıda üç ayak saymıştım ya,
siyaset-ekonomi-medya diye... Diğer iki ayak kırık
ve bozuk olduğu sürece, siyasetin ve medyanın insani ve
ahlaki krizleri derinleşmiş işbirlikçi aktörleri havayı
ve suyu kirlettiği sürece, kriz yine krizdir; birer vatandaş
olarak hepimizin krizidir.
Daha fazla uzatmayayım.
Bu bir tahlil yazısı değil; okur-yazar mesafesinin
dışında, kolilerle taşıdığım
dostluğunuza sığınmış bir veda, daha
doğrusu bir “merhaba” mektubuydu.
Şimdilik ancak ve sadece bu yolla.
Şu anda beynimin kıvrımlarında, bedenimde bir
savaş var sanki: Kavgacı hücreler ile yorgun olanlar arasında...
Hırslanmış olanlar ile bitkin düşmüşler arasında...
Hepsi birden, ruhumda ve bedenimde ölmüş olanların üstüne
basıyor... İçimden bir ses, küllerinden doğan anka
kuşunu hatırlatıyor... Gülümsemeye gözyaşı,
gözyaşına öfke karışıyor. Umutsuzluk ile
umut kardeş kardeş didişiyor.
Bir gazete kağıdı ya da bir bilgisayar ekranı
üstünde yeniden buluşmak üzere...
Bir kez daha, bana geçen gün ya da çok çok önceleri iletmiş olduğunuz
her sözcüğe, teşekkürlerimle...
Sevgi ve saygılarımla
Umur Talu
|
|
|